Kâinatın Efendisi-sav- âlimi tarif ederken; sizi şüpheden inanca, kibirden tevazua, düşmanlıktan nasihate, riyadan ihlâsa, dünyaya rağbetten zühde davet etmedikçe oturmayınız, buyurmakta.
Âlim, talebesine ana babasından daha müşfiktir. Yeryüzünün ıslahı ilimdedir. Mahlûkatın ıslahı ilim iledir. Ama hangi ilim? Bin yıllık bina depremde yıkılmazken, 10 yıllık binalar yıkılır. Diplomalı hırsız yetiştiren okullar, üniversiteler açmak maharet değil. İçinde irfan olmayan ilim boştur. Evrende kemal derecesi ruh ile bedenin birleşmesi ile oluşur. Aç insan nasıl yemeğe, hasta ilaca, susuz suya muhtaç ise kalplerde ilim-fikir-hikmete muhtaçtır. Aç yemezse, susuz içmezse, hasta ilaç içmezse ölür. Kalplerde ilimsiz ölür. İnsanları bilgisizlikten kurtarmaktan daha büyük bir rahmet olabilir mi? Âlim rahmettir. Âlimin ölümü âlemin ölümü. Gayeye ulaştırmayan vasıta yok hükmündedir. Eğer mimarımız binadan, doktor hastaneden, hâkim davadan, eczacı ilaçtan aşırıyorsa maksat hâsıl olmamış demektir. Ülkemizde bazı cemaatler, ilmi var mı yok mu bakmadan bölge temsilcisi atamakta. Bu da yüce dinimizin yanlış anlaşılmasına vesile olmakta. Yalan yanlış fetvalar verecek kadar ileri gidilmekte (Tevrat ve İncil’in tahrif ediliş tarihinin incelenmesini tavsiye ederim). Bu, son derece vahim bir durumdur. Bu konuda bir istatistik yapılsa sosyal parçalanmalara varana dek ne derece yıkıcı etkileri olduğu, ortaya çıkacak. Çünkü biz doğu toplumuyuz; bir cemaat temsilcisi yanlış yapınca halk bunu dile getirmekten imtina ediyor, dile getirenler adeta aforoz ediliyor ama bakıyor ki yapılanlar yanlış çünkü ehl-i sünnet vel cemaat çizgisine uymuyor.
Diyanet işleri başkanlığı bünyesinde bir şikâyet ve takip merkezinin kurulması gerektiğine inanıyoruz.