Sultan Fatih medreselerde ders vermek üzere Akkoyunlu devletinde görevli astronomi âlimi Ali Kuşçu’yu “buraya gel, medreselerimde ders ver, gelirken her konak yeri için bin altın vereyim” demiş, yine meşhur âlim Molla Câmi’yi de böyle vaatlerle İstanbul’a davet etmiştir.
Fâtih’in; dinî ve millî eserlerin yanında, Yunan klâsiklerini bile okuyup tetkik ettiği yeni yeni araştırmalar neticesi ortaya çıkmaktadır.
Meşhur Târihçi Gibb; “hiçbir zaman ilme Fâtih dönemindeki kadar değer verilmemiştir.” Demektedir. Sultan Fâtih yolda giderken bile atının üzerinde ilim erbâbı ile ilmî münakaşalar yapıp hocaları ile sohbet edermiş. Yaptığı toplantılarda âlimler oturur, amirler ayakta dururlarmış. Yapılan ilmî münakaşa ve münazaraları saatlerce hattâ bazen günlerce usanmadan dinlermiş.

Nasreddin hoca genelde eşeğe ters binmiş olarak resmedilir. Bunu bazıları muziplik olsun diye yapıldığını zanneder. Halbûki bazı kaynaklarda sebebi şöyle açıklanır: Nasreddin hoca medrese de ders bitip evine giderken bile talebeleri ondan faydalanmak istedikleri için eşeğe ters biner, talebeler de arkadan tâkip eder ve hanesine kadar da ders vermeye, devam edermiş. Fatih ilim ve ilim adamına sevgi ve muhabbetinden dolayı günlük hayatta ulema kıyafetini ve sarığını kullanmıştır. Osmanlı Devlet protokolünde pâdişahtan sonra ilmiyenin temsilcisi Şeyhülİslâm 2. Sırada gelir. Sadrazam yâni bugünkü adıyla başbakan 3. Sırada gelir.
İbni Kemal hocanın atının ayağından çıkan çamur Yavuz sultan Selim’in kaftanına sıçradı. Sultan o kaftanı saklattı. Ve vasiyet etti:Ölünce üzerime bu çamurlu kaftanı örtün!