(2012 Eylül ayında kaleme aldığım bir yazı. O zaman da Kamuran isimli bir çocuk katledilmişti. 2024 oldu hâlâ aynı gözyaşları döküyoruz.)
Ben annemin karnında miniciktim. Derken dünya denen bir yere geldim. Bana bir sürü kıyafet almışlar. Bir sürü de hediye geldi. Aile sevince boğulmuştu doğduğum gün. Sonraları emeklemeye başladım. Baba, anne demeye başladım. Her hareketim aileme sevinç vesilesi oluyordu. Adım dedemin adı. Dedem bana -ömrün uzun, el öpenlerin çok olsun diye dua ederdi hep. Sonra yürümeye başladım. Annem beni parka götürürdü. Konuşmaya da başlamıştım. Artık derdimi ağlamadan anlatabiliyordum. Hayatı yavaş yavaş anlıyordum. Herkesi annem babam gibi kendime yakın hissediyordum. Bir gün evimize bazı faturaların geldiğini konuşuyordu annemle babam. Elektrik, su, telefon, doğalgaz. Bu sayede devlete vergi de ödüyormuşuz. Askerimiz, polisimiz varmış dünyanın en güçlü ordusu bizimmiş. Dayımın oğlu ile amcamın oğlu da askerde. Ne tesadüf bizim eve yakın kışlaya geldi ikisi de. Ben de asker olacaktım. Annem babam yemin merasimine gelecekti. Babam derdi-oğlum, yavrum, Kamuran’ım damat olduğun günü görür müyüm? Annem çıkışırdı -bey bey o nasıl söz! Dört yaşına gelmiştim o sene sünnet oldum. Her gelen-Kamuran bey erkekliğe ilk adım attın bakalım, diyordu.
Günlerden Cuma idi. Mübarek bir gün imiş. O gün vefat etmek..amaaan nerden aklıma geldi şimdi. Ne güzel gidiyorduk. Ben her zaman ki gibi evin önünde oynuyordum. Biri geldi yanıma-sana şeker alayım benimle gel, dedi. Güle oynaya gittik. Beni bakkala götürecekti. –abi şeker nerde, ne renk, kaç tane alacaksın diye sorular sordum. Az ilerde cevabını alınca ses çıkarmadım. Bakkalların yanından geçiyorduk ama o kişi şeker almıyordu. Evden de hayli uzaklaşmıştım. Adam bana –sen beni evde bekle ben hemen alıp dönecem, dedi. Fakat kendisi de içeri girdi. Evin kapısını kapattı. Şiddetli bir tokat patlattı yüzüme. Ağzımı kapattı. Ağlıyordum. Nerde idi karşı kışladaki dayımın oğlu ile amcamın oğlu? Silahları mı yoktu? Mermileri mi yoktu? Nerede idi polis amcalar? Nerede idi dünyanın en güçlü ordusu? Neden kurtarmadılar beni? Yoksa o adam onları da mı korkutmuştu? Artık bağırsam da faydası yoktu.
Bütün hayallerim bitti. Hem benim hem ailemin. Asker olamayacak, damatlık giyemeyecektim. O adam sabıkalı bir sapık ve katilmiş! Yani defalarca yakalanmış ve bırakılmış. Tecavüz etti ve öldürdü.
Ben şimdi cennetteyim. Cennete gelişimin birinci günü. Ama burada benim gibi bir sürü çocuk var. Hemen her gün geliyor dünyanın farklı yerlerinden şehit bebekler onlarca, yüzlerce!!
Peki ya o katile ne oldu? Öğrendim. Polis amcalar yakalamış. Jandarma nezaretinde. Halk linç etmek istemiş. Dayımın oğlu ile amcamın oğlu koruyan askerler arasında imiş. Hapse atmışlar. Peki bu kadar çocuğu öldüren katiller ne yer ne içer? Annem bize her gün yemek yapardı. Bunlara kim bakar? Çocukluk işte kusuruma bakmayın merak etim. Aaa! bir de ne duyayım? babamın verdiği vergilerle hapishanede kalacak, devlet bakacakmış onlara. “İnsan hakları” diye biri gelmiş. O katilleri devletin elinden almış hapse götürmüş. Ya benim haklarım? Ben insan değil miyim? Ben yeni öldüm..
Söyleyin amcalar!
Kim bu katil?
Affet bizi Kamuran bebek. Affet.
Erkekler gibi savaşmayan kadınlar gibi ağlarmış.
Dünyada 1,500,000 çocuk fuhuş çetesinin elinde.