Haber Kare
19 Ekim Pazar 2025
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Yerel
  • Aktüel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Çalışma Hayatı
  • Analiz
  • Çevre
  • Basın Bültenleri
  • İlginç Anlar
  • Sağlık
  • Spor
  • Yazarlar
  • İlan
  • Genel
  • Dünya
  • Yerel
  • Aktüel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Çalışma Hayatı
  • Analiz
  • Çevre
  • Basın Bültenleri
  • İlginç Anlar
  • Sağlık
  • Spor
  • Yazarlar
  • İlan
  • Genel
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Haber Kare
Anasayfa Genel

‘Kadınları, birey olarak görmeyip onlara doğurganlık üzerinden değer biçip, onları araçsallaştırıyor’

17 Nisan 2025
Genel
‘Kadınları, birey olarak görmeyip onlara doğurganlık üzerinden değer biçip, onları araçsallaştırıyor’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2024’ün emekliler yılı olarak ilanından sonra 2025’de “Aile Yılı” olarak ilan etti. İktidar, anne, baba ve üç çocuktan oluşan bir aile planlıyorlar, bunun örnek gösterilmesi ve ülke genelinde yaygınlaştırılması yılı olarak 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan etti. Yeni evlenecek çiftlere 150 bin liralık faizsiz kredi ve bin 500 TL ile 5 bin TL arasında çocuk yardımı Erdoğan tarafından müjde olarak duyuruldu.

‘HIZLI DÜŞÜŞ…’

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) projeksiyonuna göre, doğurganlık verilerinin böyle devam etmesi durumunda 2023’te 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusunun, 2030’da 88 milyon 188 bin 221 kişiye, 2050’de 93 milyon 774 bin 618 kişiye ulaşması bekleniyor.Yani Türkiye nüfusunun 2050’li yılların ortasına kadar artması ve sonrasında azalışa geçmesi öngörülüyor. Bu kapsamda nüfusun 2100 yılında 77 milyonun altına düşeceği tahmin ediliyor. Doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan düşük senaryoya göre ise Türkiye nüfusunun 2044’te 89 milyon 959 bin 486 kişiyle en yüksek büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilirken, 2100’de 55 milyonun altına düşmesi bekleniyor. Doğurganlığı artırıcı tedbirlerin etkili olacağını varsayan yüksek senaryoya göre ise Türkiye nüfusunun 2056’da 100 milyonun üzerine çıkacağı öngörüldü.Bir nüfusun sayıca aynı kalabilmesi için bunu oluşturan her bir bireyin kendi yerine bir “nesil” bırakması gerekiyor. Buna ‘yenilenme’ de deniyor. Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,1 olması gerekiyor. Toplam doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında ‘yenilenme’ seviyesi olan 2,1 düzeyinde durağan seyir gösterdi, bu yıldan sonra aşırı düşüşle 2023 yılında 1,51’e kadar geriledi. Erdoğan’ın senelerdir yaptığı “üç çocuk” çağrısının karşılıksız kaldığı görülüyor. Bu nedenle Erdoğan’ın tüm dünyada yasaklanan “LGBTİ+”ye paralel olarak doğurganlığın artırılması için 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan etti.




İKTİDARIN UYGULAMALARI…

Erdoğan, Türkiye’nin doğurganlık oranındaki düşüşe dikkat çekerek sezaryen doğumların artmasını bir tehdit olarak nitelendirmiş ve “normal doğumu teşvik” amacıyla çeşitli adımlar atılacağını açıkladı. Bu kapsamda devlet destekli kampanyalar, kamu spotları ve farkındalık çalışmaları artarken, spor kulüpleri de bu söylemleri sahaya taşımaya başladı. Son olarak Sivassporlu futbolcuların Fenerbahçe maçı öncesi sahaya çıkarken taşıdığı pankart, sanal medyada geniş yankı uyandırdı. “Doğal olan normal doğum” mesajı, kadın hakları savunucuları tarafından “kadın bedeni üzerinden yapılan bir dayatma” olarak değerlendirildi. Sivasspor’un, Fenerbahçe ile oynadığı karşılaşma öncesinde taşıdığı “Doğal olan normal doğum” yazılı pankart, başta kadın örgütleri olmak üzere çok sayıda kadın siyasetçi ve doktorun tepkisini çekti. Daha önce Sağlık Bakanlığı’nın sezaryen doğumu hedef alan reklamı da tepki çekmişti.

VAJİNAL (NORMAL) DOĞUM NEDİR?

Bebeğin doğum kanalından geçerek vaginadan çıkması normal doğum olarak adlandırılır. Normal doğum, esnasında bebeği öncelikle başı sonrasında vücudu annenin rahminden çıkmasıyla gerçekleşir. Doğum gerçekleştikten sonra annenin ağrıları hafifler ve rahatlama sağlanır. Uzman doktor normal doğum esnasında bebeğin dışarı çıkmasından sonra göbek bağını keserek anneden ayırır.

SEZERYAN DOĞUM NEDİR?

Normal yoldan (vajinal yoldan) doğum yapması anne veya bebek açısından sakıncalı ya da imkansız gebelerde doğumun ameliyatla karından (batından) gerçekleştirilmesi olayına sezeryan denir. Sezeryan olayı anne ve çocuğa ait nedenlerle yapılabilir.

KADINLARIN SAĞLIKLI OLMA HALİ ERKEKLERE GÖRE DAHA ZOR’

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi ve Hatay Tabip Odası YK üyesi Dr. Şükran Güleç Barutçu, konuya dair değerlendirmelerde bulundu. Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali olduğunu ifade eden Şükran Güleç Barutçu, “Kadın sağlığını tanımlar mısınız?” sorusuna ise; “Kadının toplumdaki yerini bilerek bu soruyu cevaplandırmamız gerekir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bizimki gibi derin olduğu toplumlarda, kadınların sağlıklı olma hali erkek bireylere göre çok daha zor doğal olarak. Eviçi emek, çocuk yaşlı bakımı gibi yükler kadınların sırtında olduğu için kadınların ruhsal ve fiziksel sorunları daha yüksek olmaktadır. Kadının çalışma hayatında erkeklere göre daha az yer alışı, ekonomik bağımsızlığın olmayışı, eve bağımlı oluş hali ve ev içi görünmeyen emeğin sürekli kadınların üzerinde oluşu hem ruhsal hem fiziksel sorunları erkeklerden kat be kat kadınların üzerine yüklemektedir. Kadın sağlığı sorunlarını; tabii ki sınıfsal sorunları göz ardı etmeden söylemek gerekir. Bunun için de kadınların her birinin ait olduğu sınıfın içerisinde bir alt sınıf olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurarak cevaplamak gereken bir soru. Çünkü hangi sınıfta olursa olsun kadınlar kendi sınıfları içerisinde de yine ekonomik bağımlı olabiliyorlar söz hakları erkek egemen yapı nedeniyle eşit olmayabiliyor, yine ev içi emek ve iş yükü çocuk, hasta ve engelli bakımı daha çok onların üzerinde ve sorumluluk ve planlama ve mental yük daha çok onların üzerinde oluyor” diye yanıt verdi.

‘KADINLAR SAĞLIĞA ERİŞEMİYOR’

Türkiye’de kadınların sağlık hakkına erkeklere oranlara eşit bir şekilde erişemediğini belirten Şükran Güleç Barutçu sebeplerini de şöyle sıraladı: “Bölgelere ve kültürel yapıya göre değişmekle birlikte özellikle kırsal kesimde geleneksel baskıcı tutumlar içerisinde kendilerini ifade etmekte zorlanan kadınlar sağlık sorunlarını belirtmekten iyice çekinir hale geliyorlar. Bedenlerine iyice yabancılaşabiliyorlar. Evdeki erkeğe hem ekonomik hem ulaşım hem söz hakkı açısından bağımlı olma hali yine bunu zorlaştıran sebeplerden biri oluyor. Ev içi emeğin ve bakım yükünün ağırlığı altında yoksulluğun da derinleştiği dönemlerde ayrıca ilk önce kadınlar sağlık hakkından feragat etmeye başlayarak ve kendilerini ihmal ediyorlar.”

’10 YILDIR AKSATILDI’

Deprem bölgesi olan Hatay’a dair ise Şükran Güleç Barutçu, “Olağanüstü hallerde sağlığa erişimin önündeki engellerin kadınlar için daha da arttığı belirginleşti.Kadınların yaşam alanlarında konteynerlarda daha bağımlı hale gelişi ve ev içi iş yüklerinin daha artışı, ulaşımın şehirde oldukça zorlaşması nedeniyle sağlığa erişim kadınlar için daha da büyük bir problem konumunda. Bunu ciddi biçimde gözlemliyoruz. TTB olarak depremin ikinci sene raporunda da açıkladık. Deprem bölgesinde hala barınma, bakım yükü, ulaşım, şiddet, temel sorunlar ve yine acı bir şekilde gördük ki toplum sağlığının en büyük göstergesi olan anne bebek ölüm hızı deprem bölgesinde artmış durumda. Ayrıca şunu da eklemek isterim ki son 5 senede ülkemizde bu hız deprem bölgesi haricinde de genel olarak artmış durumda. Bebek ölüm hızı ülkemizde Avrupa ülkelerinin maalesef 3 katı oranında. Kadınların sağlığa erişimindeki engellerde özellikle yaşadığımız en can yakıcı örnekler kadınların 10 seneyi aşan bir süredir üreme ve cinsel sağlık haklarına bu hizmetlere kamuda eşit ve ücretsiz şekilde ulaşamamaları oluyor. Devlet hastanelerinde kadınlar isteğe bağlı kürtaja erişememekte ve bu hizmet çok uzun zamandır sadece özel hastanede verilmekte olup bu da kürtaja ulaşmak isteyen kadınlar arasındaki sınıf ayrımını derinleştirmekte. Yine birinci basamakta sağlanan üreme sağlığı; kondom, oral kontraseptif, RIA gibi hizmetler 10 seneyi aşkın bir süredir bilerek aksatılmış durumda.Tabii tüm bunlar uzun soluklu bilinçli bir politik programın ürünüydü ve bu yılda da gördük ki 25 Aralık 2025 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türkiye’de Nüfus Politikaları Kurulu kuruldu. 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi. Hatta hemen ardından LGBTİ artılarla ilgili yeni yasa tasarısı ile de karşı karşıya kaldık ve gördük ki LGBTi+ bireyler de önümüzdeki süreçte ciddi bir varoluş mücadelesi vermek zorunda kalacak” dedi.

EN BÜYÜK SAĞLIK SORUNU: KADIN ŞİDDETİ

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken Şükran Güleç Barutçu, kadın sağlığını en belirgin etkileyen bir diğer durumun son 20 yılda kadına yönelik artan şiddet olduğuna işaret etti. En büyük kadın sağlığı sorununun kadına yönelik şiddet olarak tanımlayan Şükran Güleç Barutçu, kadını birey olarak görmeyen, kadını doğurganlığı üzerinden ve aile kurumu içerisinde değerlendiren iktidar politikalarının ve söylemlerinin bu sorunu artırarak, çözümden uzaklaştırdığını belirtti.


‘İSTEĞE BAĞLI KÜRTAJ YOK’

Şükran Güleç Barutçu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aile yılı ilan edilmişken isteğe bağlı kürtajın da yasaklanabileceği bir döneme geldiğimizi düşünüyoruz. Zaten halihazırda mevcut durumda kamusal hastanelerde neredeyse hiçbir kadın doğum hekimi isteğe bağlı kürtaj yapmamakta ve yasak olmamasına rağmen kamuda fiilen bu hizmete ulaşılamamaktadır. Biliyoruz ki doğurganlığı arttırıcı politikalar kadınların üreme haklarını ihlal eder, onların doğurganlık üzerindeki kontrolünü azaltır ve nüfus artışına yönelik bir araca dönüşmesini sağlar ve anne ölümleri gibi sorunları derinleştirir. Geçmiş tarihimizden biliyoruz ki gebeliğin isteğe bağlı sonlandırılması yasak olduğu dönemde anne ölümlerinde istenmeyen gebeliklere bağlı oranı yüzde 53 iken yasak kalktıktan sonra bu oran yüzde 2’lere düşmüştür. Doğurganlığı arttırıcı pronatalist politikalar adını verdiğimiz bu politikaların amacı kapitalist sistemde azalan nüfus artış hızını sistemin ihtiyaç duyduğu seviyeye getirmek. Dünya’da ve ülkemizde yaşlı nüfusun artışı ve bakım emeği ihtiyacı ve çalışacak tüketecek nüfusa ihtiyaç olduğundan pronatalist polikalar uygulanmaya çalışılıyor.

‘ERKEN YAŞTA EVLİLİKLERİN ÖNÜ AÇILIYOR’

Yine başka ülkelerde de benzer sağ politik söylemlerin arttığını görüyoruz. Dünya tarihinde çeşitli dönemlerde özellikle savaş dönemleri ve sonrası uygulanmış örnekleri bulunan pronatalist politikalar kapitalizm krizlerinden çıkmak için hükümetlerin başvurduğu bir yöntem. Sistem kendi yarattığı derin yoksulluk sınıfsal uçurum ve dolayısıyla üreme hızındaki düşüşü kadın bedeni üzerinden kompanse etmeye çalışıyor. Bunu yaparken kadınları, birey olarak görmeyip onlara doğurganlık üzerinden değer biçip, onları araçsallaştırıyor. Kadını ev içi bağımlı hale getiriyor ekonomik bağımsızlıklarını zayıflatıyor ev içi emek yüklerini arttırıyor ev içi şiddete ve istismara karşı savunmasız hale getiriyor.Erken yaşta evliliklerin önü açılıyor, kız çocukları eğitim hakkından mahrum bırakıyor, ekonomik olarak bağımlı hale getiriyor.TTB Kadın Hekimlik Kolu olarak burada saymakla bitiremeyeceğimiz bunca kadın ve toplum sağlığı sorunu dururken doğurganlık politikaları ve nasıl doğuracağımıza dair kampanyalar yaratmak yerine ülkemizde öncelik yoksulluk, işsizlik, barınma, şiddet, istismar gibi sorunları çözmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan, kadın çocuk LGBTİ+ tüm bireyleri eşit gören ve eşit haklara sahip bir toplum inşa etmenin politikalarını geliştirmek olmalıdır diye düşünüyoruz.”




‘KADINLAR VE DOKTORLAR KARAR VERMELİ’

SES Adana Şubesi’nden hemşire Rabia Ekici, kadınların nasıl ve ne şekilde doğuracağına kadınlar ve doktorların karar vermesi gerektiğini belirterek, “Kadınların sağlıklarına dair ihtiyaçları dururken nüfus politikalarını kadınların bedeni üzerinden tartışmaya açmak  doğru değil. ‘Normal doğum’ diyerek vajinal doğuma ağırlık veriliyor. Vajinal doğum birinci basamak sağlık hizmetlerinde verilecek ciddi sağlık hizmeti ile mümkün. Yani aksaklık olmadan ulaşılabilir, nitelikli, kadın sağlığını önceleyen bir sağlık planlaması ile mümkündür. Kadınların nasıl doğuracağına değil, doğum aşamasına kadar yaşanılan süreçte var olan eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi gerekir. Kadınların ulaşamadığı sağlık hizmetlerini, HPV aşılarını, kadın sağlığını önceleyen politikalarının tartışılması gerekir. ‘Aile Yılı’ kadının hem ailede hem de yaşam içindeki ihtiyaçlarını yok sayan ve görmezden gelen tepeden inme bir tutumdur” dedi.

‘ANNELİK KUTSAL DİYOR, DOĞUM İZNİ YOK’

“Kadına doğur diyor, kreş açmıyor. Annelik kutsal diyor, doğum iznini kısıyor” diyen Rabia Ekici, “Mesele doğum biçimi değil, kadınların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmalarıdır. Doğurup doğurmamaya, nasıl doğuracağına, ne zaman doğuracağına biz kadınlar karar veririz” diye konuştu.’
















PaylaşTweetGönderGönder
Önceki Haber

Doğum Hakkı Kadına Aittir: Tıbbi Gerçekler ve Sosyal Gerilimler Üzerine

Sonraki Haber

Halkın Ortak Vicdanı, Barışın Sesi ve Mizahın Direnişi: Sırrı Süreyya Önder

Sonraki Haber
Halkın Ortak Vicdanı, Barışın Sesi ve Mizahın Direnişi: Sırrı Süreyya Önder

Halkın Ortak Vicdanı, Barışın Sesi ve Mizahın Direnişi: Sırrı Süreyya Önder

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarlar

  • Taner Taş
  • Yavuzhan Topaloğlu

Son Haberler

TÜRK-İŞ BAŞKANLARINDAN HAYIRLI OLSUN ZİYARETİ

TÜRK-İŞ BAŞKANLARINDAN HAYIRLI OLSUN ZİYARETİ

13 Ekim 2025

Türk-İş’e bağlı Türkiye Haber-İş Sendikası’nda kan değişimi… Şube Başkanı Mehmet Aslangöz’ün Sendika Genel Sekreteri olmasından dolayı boşalan Adana Şube Başkanlığına,...

BALKANLAR’DAKİ OSMANLI ESERLERİ

BALKANLAR’DAKİ OSMANLI ESERLERİ

29 Eylül 2025

Araştırmacı Prof. Mikov ülkede Osmanlı döneminden kalma 88 cami ve mescidin, geleneksel Osmanlı mimarisinden ayrılan, bilinmeyen yönlerini analiz ederek kitap...

TOROS TARIMDA BACALAR TEKRAR TÜTÜYOR

TOROS TARIMDA BACALAR TEKRAR TÜTÜYOR

29 Eylül 2025

Tekfen Holding bünyesinde Adana Serbest bölge ve Mersin’de Kurulu Toros Tarımda Mayıs ayında başlayan Toplu İş Sözleşme görüşmelerinin masada bağıtlanmamasının...

AK Parti Seyhan ve Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Mustafa Tunç:“15 Temmuz kutlu bir direnişin tarihidir”

AK Parti Adana Büyükşehir Belediyesi ve Seyhan Belediye Meclis Üyesi Mustafa Tunç:“Büyük ve kutlu yürüyüşümüz sürüyor”

15 Ağustos 2025

AK Parti Adana Büyükşehir Belediyesi ve Seyhan Belediyesi Meclis Üyesi Mustafa Tunç, AK Parti’nin 24 yıl önce yola çıktığı “büyük”...

Haber Kare

Yerelden ve Dünya'dan En Güncel Haberler

  • Künye

Bizi Takip Edin

Son Haberler

TÜRK-İŞ BAŞKANLARINDAN HAYIRLI OLSUN ZİYARETİ

TÜRK-İŞ BAŞKANLARINDAN HAYIRLI OLSUN ZİYARETİ

13 Ekim 2025
BALKANLAR’DAKİ OSMANLI ESERLERİ

BALKANLAR’DAKİ OSMANLI ESERLERİ

29 Eylül 2025

© 2024 Haber Kare | Bütün Hakları Saklıdır.

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Yerel
  • Aktüel
  • Ekonomi
  • Siyaset
  • Çalışma Hayatı
  • Analiz
  • Çevre
  • Basın Bültenleri
  • İlginç Anlar
  • Sağlık
  • Spor
  • Yazarlar
  • İlan
  • Genel

© 2024 Haber Kare | Bütün Hakları Saklıdır.

Abone Ol

Bültenlerimize Abone Ol

Email adresinizi giriniz

Teşekkürler, ilgilenmiyorum