İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi, İnci Park Otel’de dayanışma yemeği düzenledi. Etkinliğe İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri ile insan hakları savunucuları katıldı. Saygı duruşu ile başlayan etkinlik İHD’nin çalışmalarını konu olan sinevizyon gösterimi ile sürdü.Etkinlikte ilk olarak söz alan İHD Adana Şubesi Başkanı Yakup Ataş aldı. İnsan hakları mücadelesinde yaşamını yitirenleri anan Ataş,
‘İNSAN HAKKI İHLALİ’
Türkiye’de uzun süredir devam eden otoriterleşme sürecine işaret eden Ataş, özellikle 2016 yılından itibaren temel hak ve özgürlüklerin giderek daha fazla kısıtlandığını belirterek, “Türkiye, artık en temel hakların dahi kullanılamadığı bir ülke haline gelmiştir. Bu durum sadece bireyler için değil, toplumun geleceği için de büyük bir tehlike oluşturmaktadır” dedi. Gazetecilerin, akademisyenlerin ve insan hakları savunucularının baskılarla susturulmaya çalışıldığını ifade eden Ataş “Geçtiğimiz hafta 2 gazeteci katledildi. gazetecilerin hedef alınması yalnızca bir insan hakkı ihlali değil, aynı zamanda demokrasinin ve hakikatin zedelenmesidir. Siyasal iktidar gibi düşünmeyen herkesin baskı altına alındığı bir düzen, demokrasinin tamamen ortadan kaldırılmasını hedefliyor” dedi.
ORTADOĞU VE TÜRKİYE’DE BARIŞ ÇAĞRISI
Ortadoğu’da artan çatışmaların etkilerine dikkat çeken Ataş, Türkiye’nin barışçıl bir dış politika benimsemesi gerektiğini, savaşların sadece insan haklarını değil, doğayı ve toplumsal barışı da tahrip ettiğini ve Kürt meselesinin çözümüne yönelik güvenlikçi politikaların terk edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye, Kürt halkı ve diğer azınlıkların haklarına saygı duyarak onurlu bir barışa kapı aralamalıdır.Hapishanelerimizde, insanlık onuruna aykırı uygulamalar devam ediyor. Mahpusların sağlık hakları ihlal ediliyor ve gözlem kurulu kararlarıyla tahliyeleri engelleniyor. Bu durum, adalet sistemine duyulan güveni zedeliyor. İnsan hakları değerlerinin toplumsal yaşamdan tümüyle tasfiye edilmeye çalışılmasına karşı, tüm dost kişi ve kurumlarla bu onurlu mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘KÜRTLER ESKİ KÜRTLER DEĞİL’
Etkinlikte son olarak konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD’nin bu coğrafyada resmi ideolojinin temel noktalarına her zaman karşı çıktığını belirterek, “Bugün hala Türkiye’de kendilerine en solcuyum, en devrimciyim diyenler, bu coğrafyanın en temel meselelerinden biri olan 1905 Ermeni ve diğer Hristiyan hakları olan yapılan soykırımı bugüne kadar tartışmadı maalesef. Ama biz İHD olarak tanı, af dile, tazmin et çağrısını her yıl yapıyoruz. Bu çok önemli bir mesele. Türkiye’de yerleşik resmi ideolojiye karşı çıkmak çok önemli bir mesele. Bugün tabii ki bu coğrafyadaki en temel meselemiz Kürt meselesidir.Ama bunun ismi Kürt meselesi değil, Kürdistan meselesi.Çünkü Kürtler sadece bu coğrafyada yoklar. Dört ayrı yerde dört ayrı devletin sınırları içine hapsedilmiş durumda bir Kürdistan halkı var ve bugün Suriye’de yaşananları gördüğümüzde bunun ne kadar gerçek olduğunu bir kez daha görüyoruz. Bugün Suriye’de Kürt halkının tüm kazanımlarının elinden alınması için birçok sömürgeci güç başta Türkiye olmak üzere bu kazanımları Kürtlerden almaya çalışıyorlar. Ama bence bu artık o kadar kolay olmayacak. Ne Kürtler, eski Kürtler, ne dünya, eski dünya. Bu bu kadar kolay olmayacak” dedi.
‘BU SUÇA ORTAKLAR’
Bu coğrafyada dönem dönem ciddi hak ihlallerinin yaşandığını belirten Keskin, bu ülkede 90’larda yaşam hakkı ihlallerinin yaşandığını hatırlatarak, “O nedenle devlet aklı değişmedi. Evet uygulamalar değişti. Artık bilgi dünyaya çok çabuk yayılıyor. O kadar kolay öldürme, gözaltında kaybetme bunlar belki yaşanmıyor ama bugün de ifade ve örgütlenme özgürlüğümüz önünde büyük bir engel var” diye konuştu. Geçen hafta gazetecilerin tutuklanmasına işaret eden Keskin, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymadığını ve denetim mekanizmalarının da bu suça ortak olduğunu sözlerine ekledi.
‘EN BAŞINDAN BERİ İMRALI’DA HUKUK UYGULANMADI’
Keskin, “Bugün İmralı Cezaevi’nde en başından itibaren ben Sayın Öcalan’ın ilk avukatlarından biriyim. İmralı Cezaevinde en başından itibaren hukuk uygulanmadı. İşte hala sorumluluğun yazılı hukuktaki gibi olmadığı bir yer İmralı Cezaevi ve yıllardır orada yaşayan sadece Öcalan yok. Orada başka mahpuslar da var aileleriyle ve avukatlarıyla görüştürülmüyorlar. Bugün artık bir görüşme olma ihtimali var. Umarım bu görüşme olur. Umarım oradan çıkan görüşme sonuçları gerek kendi yaşadığımız coğrafyada gerek Suriye’de Kürt sorununun Kürt meselesinin Kürdistan meselesinin çözümüne olumlu katkılar yapar” diye konuştu.

TÜRKİYE 2 ORDU BESLİYOR
Kadın ve çocuğa dönük şiddete işaret eden Keskin, kadına yönelik şiddeti politik olduğuna değinerek, “Çünkü devlet dili ne kadar sertleşirse devlet ne kadar otoriterleşirse ne kadar şiddeti meşrulaştırırsa o ilk şiddet kadına şiddet ve çocuğa şiddet olarak yansıyor. Ya da LGBT+ şiddet olarak yansıyor. Büyük bir ötekileştirme, büyük bir nefret söylemi var. Bunun kırılması gerekiyor. Çok kısaca kendimizi de eleştirmek istiyorum. Bizi asgariye mahkum ediyorlar. Asgari ne demek? En az demek. Yani en az yaşayıp, en az mutlu olun diyorlar bize. İşte asgari ücreti değerlendirirken bunu aslında bir devlet diyor ki en azla yaşamak zorundasın. En azıyla azıyla yaşamak zorunda bırakıyor. Ama biz burada maalesef Türkiye’de ben işçi sınıfına sendikalara bir eleştirim var. Bugün Türkiye iki tane ordu besliyor şu anda. ÖSO’yu da besliyor değil mi? Ve savaşa korkunç bir bütçe gidiyor. Bugüne kadar ben sendikalardan yüksek sesle Suriye’deki bu ordulara vereceğin parayı bize vermek zorundasın diye bir yüksek sesle talep duymadım” diye belirtti.

Etkinlik müzik dinletisi ile sürdü.