Yunan filozof Augustinus devlet kavramını ikiye ayırır;yeryüzü ve gökyüzü devleti diye.
Yeryüzü devletini şöyle tanımlar:
gün gelip yöneten oligarkların menfaatlerine hizmet eden insanlığın başına bela bir kurum haline gelir tıpkı Roma gibi.
Yeryüzü devletinde adalet olmaz. Çünkü insanların nefislerine göre hazırlanmıştır. Ve yeryüzü devletleri yok olmaya mahkumdur.
Gökyüzü devleti tanımı da şöyledir:en ideal devlet ilhamını ilahi kaynaktan alan devlettir. Adalet devletin temelidir. Adalet ancak ilahi emirlerle hazırlanır.
Ve Augustinus 22 cilt Tanrı devleti isimli kitap yazmıştır.
Asıl sorulması gereken şu:felsefe adı altında dine saldırılıyor. Peki bunu neden anlatmıyorsunuz?
Nerede bilim ahlakı?
Ne oldu ahlak felsefesi?
Gerçekleri gizleyenler kütüphane yakan, kitaptan sayfa yırtıp çalan hayduttan ne farkları var?
Peygamber Allah’a kulluğa davet eder. İnsanlar kendi kurdukları sisteme kulluğa. Dolayısıyla kendine. İnsanı insanı kul eder insanın kurduğu sistem.
Firavun ne dedi, Musa deli, nankör.
“Sizin en büyük Rabbiniz benim”naziat suresi
Firavun o kadar mucizeye rağmen krallığının gitmemesi için tevhide karşı çıktı.
Şimdi de insanlar sisteme kul, köle.
Bankaya, moda’ya, üç beş iş adamı kılıklının dediklerine. Mekke kodomanları, Peygamberimize@ iman etmemeye davet ediyorlardı insanları.
Peki inanmayıp ne yapalım? Kula kulluğa devam et.
Saltanatlarının yıkılması idi dertleri.
ebu cehil, utbe, şeybe ister mi köle Bilal’in müezzin olmasını? Onunla aynı safta namaz kılmayı?