Tarihi cenk meydanlarına hapsetmek bir oryantalist projedir. Osmanlının 623 senelik ömründe savaş meydanlarında geçen süre toplansa 10 seneyi geçmez. Bir devlet kurumları ile de incelenmeli.
Osmanlıda devletçi bir iktisadî kalkınma programı hakimdi. 1700’lü yıllarda başlayan devlet eli ile fabrikalar açılması, taş değirmenler, ta Osman gazi döneminde başlayan saray ve askeriyenin ihtiyacını karşılamak amaçlı kurulan tarım işletmeleri, dünyanın en kaliteli kağıtlarını üreten Kağıthane kâğıt fabrikası, Çuha fabrikaları, İpek dokuma fabrikaları(meşhur Bursa ipekleri), İplik fabrikası, Barut Fabrikası, tophane-i amire, Feshane, Beykoz deri ve kundura fabrikası, Hereke kumaş, Paşabahçe İspermecet Mumu Fabrikası, Osmanlı Kibritleri Fabrikası, Gazhane, Beykoz Cam Fabrikası, Çiftecevizler Eşyay-ı Züccaciye Fabrikası, Yıldız çini(hâlâ aktif).. hep o programın eseridir. 1500 yıllarda seri hale getirilen tüfek-kılıç-kalkan üretimi de cabası. O günün şartlarında sanayi’dir ki o kaliteye şimdi ulaşmak imkansız. Avrupalı rakipleri ile rekabet eder durumdaki Osmanlı şirketleri ürettiği malların bir kısmını da Avrupa ülkelerine ihraç etmekteydi.
Aynı zamanda “Ev Ekonomisi”de ata programlarımızdandır. Bugün doktorlar ev ekonomisi sayesinde ortaya çıkan el ürünü gıda ürünlerini tavsiye etmekteler.
1914, Osmanlının en zor yılları idi buna rağmen “Teşvik-i Sanayi” kanunu çıkarıldı. 1927’de revize edilerek uygulamaya konmuştur. Cumhuriyetle beraber bu gelenek devam etmiştir. Bu sayede;
Sümerbank fabrikaları, Kayseri tayyare fabrikası(200 uçak üretildi daha Boeing yok iken) İş bankasının sanayiyi teşvik için kurulması, Sanayi ve maadi(madenler) bankası, Kayseri Bünyan yün fabrikası(senede 430 ton yün işleniyordu), işletme bankacılığı yani emek-sermaye ortaklığı nam-ı diğer Mudaraba, Bursa merinos kumaş fabrikası..vb. işçi sayısı 17,000 den 62,000’e çıkmıştır.
Erbakan-Ecevit hükümetleri döneminde de 200 fabrika temeli atıldı. Bununla alay edenler oldu. Halbuki 200 temel atıp bir kısmını hayata geçirmek son derece büyük bir başarıdır ilm-i iktisad’da. Petlas lastik fabrikası, Tümosan motor fabrikası, Aksaray kamyon fabrikası, şeker fabrikaları, Çerkezköy sanayi bölgesi, bugün iha-siha destanı yazan Aselsan..vb bir çok fabrika o dönemlerin eseridir.
Sultan Abdulhamid’in Çukurovaya kurduğu Hara çiftliği(85 bin dönüm). Urfa Ceylanpınar, Tigem..gibi kuruluşlar halka millî tohum ve et-süt ürünleri arz etme amaçlı idi. Bu programın temeli de Osman Gazi dönemine kadar gider. Bilahare cumhuriyetle beraber devam etmiş Ankara Gazi orman çiftliği kurulmuştur(sonra ismi Atatürk Orman çiftliği oldu) hâlâ aktif.
Bu süreç maalesef üniversitelerde İş idaresi(işletme) fakülte ve yüksekokullarında okutulan “Türkiye ekonomisi” kitaplarında detaylıca anlatılmamakta.(Bkz:Hüseyin şahin-Türkiye ekonomisi-bir yalanlar yumağıdır adeta) bunları bilmeyen nesil mezun olup bürokrat olunca elinde nasıl bir millî kalkınma programı olmalı sorusunun cevabını bilmiyordu.
1980 de başlayan liberal ekonomi virüsü bir çok dengeleri alt-üst etti. Devlet fabrikaları zarar ediyor algısını yedik adeta. Bu iş komik olmaya başladı.
Halbuki;
- Son kırk senede bir trilyon dolara yakın faiz ödedik.
- Sigaraya 330 katrilyon(eski değer)
- Türkiye’de, 2007-2017 döneminde ithal edilen cep telefonu için ödenen tutar, İstanbul Yeni Havalimanı maliyetinin yaklaşık 2 katına ulaştı. İthal edilen telefon sayısı bu dönemde 142,4 milyona ulaşırken, ödenen tutar ise 23 milyar 708 milyon 146 bin dolar oldu.
Maalesef fabrikalar zarar ediyor bu bir kamburdur, bunlardan kurtulmalıyız algısı ile ne büyük bir hata edildiğini zamanla anladık. Bu algıyı, faiz lobileri sahadan uzak stüdyo ekonomistleri ile yaptılar.
Çözüm;
- Osmanlı ile başlayan devlet eli ile Sanayi işletmeleri ve Tarım işletmeleri kurulumu süreci tekrar hayata geçirilmeli, bir toplum savaşta aldığı kararlardan vazgeçmemeli
- Kurulacak fabrika tarım işletmeleri devlet-kooperatif %49-51 ortaklığı ile olursa daha sağlıklı olur
- Bu fabrika ve tarım işletmelerinde; mahkumlar, kurtulmak için tedavi gören madde bağımlıları, şehirden kırsala göç etmek isteyenler, hayat kadınları da istihdam edilebilir
- Devlet ihaleleri kooperatiflere verilebilir
- Bu tarım işletmeleri yakınına
4a1- Et-süt ürünleri fabrikaları
4a2- Deri-İplik-Dokuma-Boya-Apre-Haşıl..vb fabrikalar kurulabilir
4a3- Okullar kurulabilir
4a4- Yerleşim yerleri kurulabilir.
İşte bunlar temeli olan kararlardır.
Batı sanayisi kan-gözyaşı ve şantaj üzerine inşa edildi. Devamı olmaz. Hem dünyada sanayileşme daha çevreci bir yapıya büründü. Daha da bürünecek. Lakin biz ne kadar hazırlıklıyız. Mazinin ışığında yeni şura’larla yeni makro kararlara ihtiyaç var.
Şefkat evleri açmak yada ha bire memur almak çözüm değil, ver yiyeyim ört yatayım algısından toplumu kurtarmamız lazım. Veren el olma hedefinde bir toplum inşa etmeliyiz. Zira işsizlik ve tembellik önem verdiğimiz bir çok değeri yok eder. Başta aile. Yanlış şeylere odaklanmaya vesile olur. Kötü kararlar verme riski yüksek olur.
İstikbal köklerdedir.
Biz sadece anlatmaya çalıştık. Bu hepimizin asgarî müştereğidir. Sonunda bu konuda uzlaşmaya mecburuz. Doğrular ve doğru tarih bizim selamet limanına çıkmamıza vesiledir.